Gelecek nesillere temiz ve sağlıklı denizler bırakabilmeyi hedefleyen Greenpeace, uluslararası deniz ürünleri ticaretindeki standartları arttırmak için çalışmalarını sürdürmektedir. Doğal stokların azalması, çiftliklerde üretilmiş karides, somon, çupra, levrek gibi deniz ürünlerine olan talebin hızla artmasına yol açtı. Bunun sonucunda da akuakültür, tüm dünyada hızla yayıldı ve deniz ekosistemlerine etkisini arttırarak denizlerdeki genel krizin bir parçası haline geldi.
Akuakültür, kesinlikle aşırı avlanmaya bir çözüm değildir. Ancak gıda ihtiyacının çok acil olduğu yerlerde ve sürdürülebilir geleneksel yöntemlerle yapılırsa gıda sorununa bir katkı sağlayabilir.
Modern akuakültür yöntemi, bir çok yerde yüksek değerdeki ihraç ürünleri pazarlarına hizmet amaçlı ve sürdürülebilirlikten uzak üretim için kullanılmaktadır. Somon ve karides örneklerinde yaşandığı gibi hızlı gelişen ve yayılan akuakültür, çevre üzerinde olumsuz etkilere neden olmuş, yerel kıyı balıkçılığının ve geleneksel çiftliklerin yerini almıştır. Sürdürülebilir olmayan akuakültür, gelişmekte olan kıyı ülkelerinde gıda stokları ve güvenliğini de olumsuz etkiler. Yerel halkın balıkçılık yaptığı alanları ele geçirerek onlara kapatır, balık yemi ve yağı üretiminde kullanılan yerel stoklar tükenir.
Akuakültür ile ilgili ana sorunlar nelerdir?
Sürdürülemez akuakültür yöntemleri deniz yaşamını ve çevreyi tahrip ettiği gibi yerel halkın gıda kaynaklarını da olumsuz etkiler. Örneğin:
Sürdürülebilir akuakültür hangi koşullarda yapılır?
Bu şekilde sürdürülebilir olabilen bir canlı yoktur. Bir canlının sürdürülebilirliği (çiftliklerde bile olsa) beslenmesine ve yaşam zinciri habitatlarına bağlıdır,. Ancak ot-obur, bu koşullarda yumurtlayabilen ve kültür üretimi sonucu (doğal olarak) ortama yüksek miktarda besin bırakmayan türler sürdürülebilir akuakültür ürünü olabilir.
Bir akuakültür operasyonunun sürdürülebilir olması ancak aşağıdaki koşullar yerine getirildiğinde mümkündür:
Gerçek anlamda kabul edilebilir bir sürdürülebilirlik için bir çok koşulun aynı anda gerçekleşmesi, yalnızca bir ya da iki tanesinin sağlanması yeterli değildir.
Türkiye'nin durumu!
Türkiye'de, plansız bir şekilde, hızla büyütülen ve sürdürülebilirlikten uzak bir akuakültür endüstrisi bulunmaktadır. Var olan balık çiftliklerinin neredeyse tamamı hiçbir kritere dayandırılmadan gelişigüzel kurulmuştur ve çevreye çok büyük zarar vermektedir. Yeni kurulan çiftliklerde ise eski yöntemler kullanılmakta, hiçbir değişiklik yapılmadan sadece sayıları ve kapasiteleri arttırılmaktadır. Bir diğer sorun ise Akdeniz'in en değerli türlerinden olan mavi yüzgeçli orkinosların soyunu tükenme aşamasına getiren orkinos çiftlikleridir.
Yerel balıkçılar ve bölge halkı, yaşamlarını sürdürebilmek ve doğayı koruyabilmek için bütün bunlara karşı mücadele başlatmış bulunuyor ancak ne Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, ne de Çevre Bakanlığı bugüne dek önlem alacak herhangi bir çalışma yapmamıştır.
Tüketiciler aldıkları ürünlerin sürdürülebilir ve adil akuakültür ürünü olduğunu nasıl anlayabilirler?
Ülkemizde henüz gerekli kriterlerin hepsini kapsayan hiç bir sertifikasyon sistemi bulunmadığından hangi ürünlerin sürdürülebilir ve adil akuakültür faaliyetlerinden geldiğini anlamak mümkün değil. Ancak tedarikçiler, sattıkları ürünlerin hangi koşullarda üretildiğini bilmek zorunda. Bu nedenle de uygun bir sertifikasyon sistemi kurulana dek, tüketicilere yani müşterilerine ürünlerinin sürdürülebilirliği hakkında bilgi vermekle yükümlüler.
Ancak tüketiciler de aynı sorumluluğu taşıyarak tedarikçilerden bu koşullarda üretilmiş ürün satmalarını talep etmeliler.