NAKŞA ADASI
37°08'N , 24°30'E
Kiklad adalarındaki en büyük ada olan Nakşa’ya hoş geldiniz. Çok verimli ve kendi kendine yeten bir ada. Ege’nin bu en güzel kısmında her çağa ait bol bol tarihi ve kalıntıyı, manzaraların çiçek dürbününü, sıcakkanlı yerlileri ve harika yemekleri bulacaksınız.
Limana girerken sizi National Geographic logosuna benzeyen devasa bir mermer geçit olan antik Portara ve beldenin yukarısındaki orta çağ kalesinin manzarası karşılar. İç kısımda, Tripodes, Filoti, haki ve Apeiranthos gibi zamanın ilişemediği sizi güzelliğine çağıran izole orta çağ köyleri bulacaksınız. Zas (Zeus) Dağıyla, yeşil vadilerle, terk edilmiş manastırlarla, kiliselerle ve Bazeos Kulesi gibi kuleleri göreceksiniz. 17. yy’da yapılan kule yıllardır bir True Cross (Timios Stavros) manastırı gibi işlemektedir.
Yunan mitolojisinde tanrı Zeus, Zas Dağı'ndaki bir mağarada büyütülür (Zas Dağı, adını Zeus'tan almıştır).Yine mitolojide Girit Kralı Minos'un kızı Arian, adada uyurken sevgilisi Theseus kızı "unutarak" adadan ayrılır. Adanın tanrısı Dionysos kıza aşık olur. Ancak Ariadne Theseus'tan ayrı kalmaya dayanamaz ve intihar eder.
Dördüncü Haçlı Seferi'nden sonra İstanbul'da kurulan Latin İmparatorluğu'ndan güç alan Venedikli Marco Sanudo, adayı ve diğer bazı Çember Adaları'nı ele geçirerek Nakşa Dükalığı (veya Takımada Düklüğü)'nü kurdu. 1566'da Osmanlıların adayı ele geçirmesine kadar iki hanedandan gelen yirmi bir dük adada hüküm sürdü.Nakşa, Osmanlı döneminde yarı bağımsız bir idareye kavuştu. Osmanlılar adanın iç işlerine fazla karışmadılar. Ege Denizi'nin ortasında bulunan bu adaya Türk yerleşimi sınırlı kaldı. Ada 1832'de Yunanistan'a geçti.
Bugün, geniş bir yelpazede Nakşa Festivali gibi kültürel etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır. Güneşe tapan birisiyseniz Nakşa Adası’nın sonsuzluğa uzanan inanılmaz kumul sahilleri tatiliniz süresince sizi mutlu tutmaya yetecektir. Kültürlerle ve eski yapıtlarla az da olsa ilginiz varsa girişte bulunan devasa genç adam heykellerini yani iki kurosu kesinlikle görmelisiniz.
Nakşa Adasında neler yapılır ?
Nakşa Adasının Hora’sı
Geçmiş yaşantıların izleri adanın beldeyi zenginleştirmektedir. Bunun en belirgin örneği asla tamamlanamayan devasa bir tapınağın Apollo’ya olan kalıntıları ve büyük Portara’dır. Dördüncü Haçlı Seferi ile Yunan adalarını ve ana karayı ganimet olarak alan Venedik ve Frank soylularının mirası, daha karmaşıktır. Şehrin en eski kısmındaki dar sokaklardan ve kaleye kadar yürüyün, Orta çağ’a geri gittiğinizi düşüneceksiniz. Kıyının gerisinde, kahve yerine belki de narenciyeden yapılmış Nakşa likörü olan kitrodan biraz almayı tercih edeceksiniz.
Dev kouroi
Nakşa’nın en etkileyici heykelleri açık havada bulunmaktadır. Heykeller adanın en popüler turistik yerlerinden biridir. İri yarı, yarısı tamamlanmış genç erkeklerin heykelleri - Antik kouroi- ebediyet için aynı noktada yatıyorlar, biri Melanes’teki bir bahçede diğeri ise Apollona sahiline bakıyor. Yaratıcılarının gelip işlerini tamamlamalarını bekler gibi uzanıyorlar.
Mutfağı
İlk olarak, graviera (gruyereye benzer), arseniko denen (maskulin) kefalotiri gibi peynirleri deneyin. İkincisi, biraz patates, tercihen kızarmış, sipariş edin. Üstün tat ve dokuları adanın potasyum açısından zengin kumlu şeylerinden gelmektedir. Onları çok sevdiğini fark edebilirsin, biraz daha tatlı sipariş edeceksiniz. Ardından, yemeği bitirmek için, üç şekilde gelen, yeşil, sarı ve berrak ağaç kavunu (narenciyeye ait ilaç bilimi) yapraklarından damıtılmış bir likör olan kitrodan bir bardak alın.
Nakşa Adası’nın saklı cevherleri
Tragaia Vadisi
Çekici bu bereketli vadiyi kaçırmayın. Doğanın kutsadığı bu yer Ege’de ayrıca 12 güzel köye ve en eskisi 6. yy’a ait Panagia Drosiani olmak üzere 30’dan fazla Bizans kilisesine de ev sahipliği yapmaktadır.
Zeus'un dağı
Kiklad adalarının en yüksek noktası olan Zas Dağı ismini Olimpos’un hükümdarından almıştır. Yerel efsaneye göre büyük bir mağarada yetersiz olarak doğmuştur. Dağa doğru giden taşlı yol Filoti’den başlar.
Rüzgar sörfçülerinin cenneti Mikri Vigla plajı
Mikri Vigla plajında rüzgar asla durmamaktadır. Ancak rüzgar ve uçurtma sörfçüleri bunu keşfettiğinden beri sörfçülerin yelkenleri rüzgardan fazla ses çıkartmaktadır. Hatta heyecan çığlıkları bile kilometrelerce öteden duyulabilmektedir.